30 Ocak 2010 Cumartesi

Kaderinden Kaçarken Donakalanlar

Atatürk Havalimanı'nda bekleyen jumbo jet uçağının iniş takımlarında iki davetsiz misafir vardı. Dardı burası, iki kişi ancak sığabiliyordu. Vurdu Volkan Kürşat'ın koluna ve konuşmaya başladı.

-Kaçıyoruz dimi şimdi? Canım kardeşim benim... Gidiyoruz oğlum, Amerika'ya gidiyoruz. Rüyalar ülkesi Amerika... Sen ne kadar zeki bi adamsın Kürşat ya. Kimin aklına gelirdi ki THY'ye temizlik işine girip, yurt dışına kaçmak!

-Eyvallah kardeşim. Herkes yapamaz bu planı. Lisedeki şerefsiz matematikçi beni bırakmasa... Kaltak takmıştı bana! Neymiş derslerinde uyuyomuşum. Onun bi derste anlattığı soruyu benim kıçımda uçuşan pire bile maksimum 5 dakka da çözer. Aahh o şerefsiz bırakmasa belki profesör olurdum. Amerika'ya böyle iniş takımları yerine vizemle pasaportumla gider ders falan verirdim en kralından. Bide çocuklara Beşiktaş'ı tanıtırdım off. Dimi Volka.... O ne lan!

-Anam noluyo! Uçuyoz mu abi? Bu sefer içki falanda içmedim ama noluyo be?

-Oğlum ne içmesi uçuyoruz lan! Heeyt beee! Kurtuluyoruz lan bu lanet olası yerden!

-Ooo macera dolu Amerikaaa ahhahha.

-Sus ya her taraf metal sesin yankı yapıyo zaten bad olan sesin duble bad oluyo. Kusura bakmada hiç çekilmiyo hacı.

-Sen iste her şey çok güzel oluuuurr...

-Sus lan sus yoksa gazetelerin 2. sayfasında iniş takımı içnde bad sesi yüzünden ölen adam diyecekler senin hakkında!

-Tamam kızma tamam.

15 DAKİKA SONRA

-Kürşat bu ne hava ya üşüdüm vallahi. Amerika'ya gitmeden grip olmayalım. Kızlar domuz gribi sanıp yaklaşmazlar sonra ehheh.

-Sen dert etme uçağın kocaman motorları var ısıtır onlar birazdan.

-Çabuk ısınsak bari. En son Liverpool'lu yendiğimiz maçta böyle titremiştim.

-Ouvv Süper maçtı beh... Bobo Reina'ya nası bacak arasından atmıştı! Tribünlerde nasıl coşmuştuk. İngiliz spikerler “bunlar deli olmalı” dediğinde nasıl göğsümüz kabarmıştı. Gerard'ın bacakları zangır zangır titrediydi. Aahhh ulan ahh!

-Harbiden Kürşat ya bide sen Bobo'nun golünden sonra çıldırmıştın. Fena coşmuştun. Zıplarken ayağın koltuğa takılmıştı. Alt kata düşmüştün. İki kaburgan kırılmıştı ahhahha.

-Gülme lan hıyar! Hem Beşiktaş için iki kaburga kırığı bişey mi öl deseler ölürüm.

-Ama abi sen değil miydin 8-0 yenildiğimiz maçtan sonra “Biiiiiiip biiiiiip tüpçü başkan, biiiip sizin gibi topçuların biiiip. Beşiktaş ömrümü yedin biiiiipi, bi daha da İnönüye gelmem.” diyen Hahhaha.

-Kes lan bak kenarda delşik var aşağı atarım valla seni!

-Tamam ya tamam ne tahammülsüz adamsın.

1 SAAT SONRA, SICAKLIK -56 C

-Kürşat keşke kalın bişeyler mi giyseydik beh? Motoru da çalıştırmadılar heralde bi türlü ısınamadık.

-O zaman nası uçacaktık salak!

-Haklısın da neyse o zaman ya ben şimdi uyuyorum Amerika'ya gelince kaldırırsın beni.

-Uyuma lan uyuma! Ne demişti komutan Nefes'te “UYURSAN ÖLÜRSÜN!” bide sen uyursan sende ölürsün demişti. O kameraya bakarak söylediği kişi sendin mal!

-Hadi ya yalan söyleme hacı. Hem benim sinemaya geleceğimi nerden bilecek o adam?

-Lan yönetmen benim tanıdıktı sana süpriz olsun falan dedim de ne sorguluyosun lan beni! Uyuma dediysem uyuma!

-Vallahi ne yaparsan yap. Dayanacak halim kalmadı. Hem burda titreye titreye donmaktansa uyumak daha iyidir.

-Lan uyursan ölürsün diyorum sana! Donacaksın gerizekalı!

-İyi geceler şekerim. Amerika'da görüşürüz. Tabi sen köpek gibi donarak ölmezsen heheh.

-Uyuma bak. Daha Amerika'ya gidicez. Red kid gibi gün batımını kovalayacağız. İlk gördüğümüz bara girip en Ebru Cündübeyoğlu'na benzeyen kızlar tavlayacağız. Hollywood'a gidip o yazının üstüne Beşiktaş bayrağı koyup, “Çarşı her yerde” yazacağız. Hollywood'ta Megan Fox'la arkadaş olup onun yanında kalacağız. Kapitalist düzenin merkezinde komünist yaşayacağız. Hiç çalışmayıp payımıza düşeni alacağız. Çarşı'nın anarşist ruhunu her daim göstereceğiz. Uyumamalısın kardeşim uyumaaaa!

Sonunda Volkan uyudu. Kürşat'ta göz yaşları donunca uyudu. Son sözü "sen de bir yalandan ibaretmişsin Amerika" oldu. Oysa umuda yolculuktu onlarınkisi. İyi şeyler umuyorlardı hayattan. Bir çok kişinin hayalini kuramadığı şeyler onların hre gece rüyasındaydı. Planları da zekiceydi. Sadece ufak bir hataları vardı, umutlarını solduran ve hayatlarına malolan.

Bu iki kahramana saygı duyuyorum. Adamlar hayallerinin peşinden gitti. İttiler hayatın önlerine koyduklarını. Bitmeyi beklemediler hayatın dolambaçlı yollarında, izlemekle yetinmediler kaybedenler misali hayatın onlardan çaldırklarını. Alamadıklarını, daha doğrusu hayatın onlara vermediklerini nasip değilmiş diyerek geçiştirmediler. Belki kadere isyan ettiler. Nitekim sonunda sokak köpekleri gibi titreyerek öldüler. Lakin boşa geçen hayatları gördükçe bu ikilinin hayatının ne kadar değerli olduğu ve ne kadar şerefli öldüklerini daha bir anlıyorum. İnönü'de kapalı tribünde “Bütün Çarşı cehenneme kombine aldık!” diye bağırıyorlardı. Tek dileğim biletlerinin yanıp zorla cennete götürülmeleri... Hem belki dünyada alamadıklarını orda fazlasıyla verir.

---------------------------**BASED ON A TRUE STORY**---------------------------------

Hiç yorum yok: